motor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
motor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ocak 2013 Perşembe

şoför koltuğuna oturan adamdan korkun



Size çok gizemli olaylardan bahsetmek istiyorum, hayatın içinde defalarca tecrübe ettiğim sırlı bir evrenden. Ama metafizik değil, tamamen gerçek. 

Bir kapıyı açıyorsunuz ve içeri giriyorsunuz. Girdiğiniz anda içinde bulunduğunuz dünya bütün gerçekliğini yitiriyor ve yeni bir evrenin gerçekliği başlıyor sizin için. Önce bir kontak sesi, ardından motorun çalışması ve siz bir arabanın içinde trafik evrenine doğru seyrediyorsunuz. 


Herhangi bir bilim kurgu filminin içinde gibisiniz artık. Sizin için insanlar yok, ya arabalar var, ya yollar, ya da yayalar. Bir de yakalanmamak zorunda olduğunuz trafik polisleri. Siz artık arabayabinbilengiller familyasından 34 A.. .78'siniz. Arkanızdan korna çalan adam sizi böyle görüyor, size makas atıp önünüze kıran adamın gözünde bir araba markasısınız sadece. Küfrederken aslında size değil, etten kemikten çıkıp bir demir yığınına dönüşen halinize küfrediyorlar.



Bu yüzden, şoför koltuğuna oturan adamdan korkun. Çünkü o sizin tanıdığınız mülayim adam değil, trafik evreninin bir ferdidir artık. Hayatı boyunca hiç etmeyeceği küfürleri camdan elini kolunu sallayarak eder, ya da önündeki demir yığınlarına korna çalar veya arkasından onu geçmek isteyen adama yol vermemek için elinden geleni yapar. 

Bu olayları başka bir yerde göremezsiniz. Bir iş yerinin koridorunda mesela, mahallenizde, ya da oturduğunuz sitede. Genelde insanlar selamlaşır, gülümseyip geçerler. Bir birine küfretmezler, en problemli anlarda bile perde yırtılmaz. Ama trafik evreninde böyle bir zorunluluğunuz yoktur. Çünkü baktığınızda sadece arabaları görürsünüz. Kim olduklarıyla ilgilenmezsiniz. İş yerinden bir arkadaşınıza bile el kol hareketi yapabilirsiniz bilmeden, önüne kırdığınız ya da yol vermemek için amansız bir yarışa girdiğiniz demiryığını, az sonra gideceğiniz devlet dairesinde yüzüne gülümseyip "kolay gelsin" diyeceğiniz bir beyefendi ya da hanımefendiye dönüşebilir. 

Kısacası, trafik evreni diye bişey var, ben buna inanıyorum. Trafik canavarı da gerçek. Görünmez bir varlık gibi, siz arabaya biner binmez elektronik bir sesle bedeninize giriyor. Sonra sizi tıpkı Transformers'taki gibi savaşan demir adamlara dönüştürüyor. 

Bana inanmıyorsanız, araba kullanırken, ya da bir tanıdığınızla arabaya binerken dikkatle bakın; yolda giden demir yığınlarını ve asla küfretmez, kimseyi incitmez dediğiniz o mülayim adamın -yüzde doksan ihtimalle- değişmesini seyredin. Sonra da şoför koltuğuna oturan adamdan korkun o kişi kendiniz bile olsanız, korkun...    



11 Ocak 2013 Cuma

Hiç Tanımadığın İnsanlara Hava Atmak Neyin Kafasıdır?

Bugün iki kişiyle tanıştım, tabi tek taraflı bir tanışma diyebiliriz, çünkü beni tanıdıklarını sanmıyorum. Biri motorda, iki sıra arkamda oturan, yüzünü görmediğim kız, -ki yanlış hatırlamıyorsam Avrupa turu yapacaktı- diğeri de oturduğum kafede yan masadaki kadın -ki yine yanlış hatırlamıyorsam Vietnama gidecekti- 

Onlar her ne kadar bizi tanımasalar da biz onların tatil planlarını dinlemek zorunda kalan bir grup zavallı insandık. 

Motordaki kız, hafta sonu kayak yapmaya Erciyes'e gidiyor. Ayrıca sonraki hafta için Kıbrıs'ta arkadaşlarıyla bir organizasyon ayarlamaya çalışıyor. -Çiftler de katılabiliyormuş. dipnot olarak geçeyim- Bir de bu kadarı yetmiyor, Avrupa turu hayali var ilerleyen haftalar için, schengen vizesi varmış Yunanistan'la başlamak istiyor. Ben bütün bunları dinlemek zorunda kalan yolculara değil de, telefonda konuştuğu adama acıdım. Zavallı adam telefonu kapatmak istemişti halbuki, henüz yolculuğun başlarıydı ve kızın yalvarmalarına dayanamayıp konuşmaya devam etti. -belki de kapatmıştır telefonu ha ne dersiniz-

Kafe'deki kadına gelecek olursak, tatil planlarının sadece Vietnam kısmını dinleyebildim. Her ne kadar bütün masalara sesini ulaştırmaya çalışsa da motordaki kız kadar şanslı değildi, çünkü hepimizin başka işleri vardı. Biz de motordaki kadar zavallı ve çaresiz değildik. 

Bu tür insanların sırf bu yüzden bir yerlere gittiklerini düşünüyorum. Toplu yerlerde tatil planlarını ağız dolusu anlatabilmek, facebook'ta fotoğraf paylaşabilmek, twitter'dan ilan edebilmek, foursquare'den yer bildirimi yapabilmek için. Tatilin onlar için başka bir anlamı olamaz herhalde. Ama benim anlamadığım şey şu, hiç tanımadığın insanlara bunları duyurmanın ne gibi bir maksadı olabilir?

Buradan -eğer beni duyuyorlarsa- bu insanlara seslenmek istiyorum; böyle yapmanızı hangi bilinçaltı probleminiz söylüyor ve hangi duygularınızı tatmin ediyorsunuz bilmiyorum ama buradan bakılınca çok aptal görünüyorsunuz!

Dipnot: Kafe'de oturdum dediysem, Paris'te falan değildi, yanlış anlama olmasın ;)